Meme Kanseri Tedavi Edilebilir Mi?

Yakın yıllarda kanser tedavisindeki büyük gelişmeler sayesinde tüm meme kanserlerinin %90’ında tedavi mümkündür. Erken tanı olanlardaki tedavi başarısı, geç tanı olan ve hastalığın yaygınlaştığı vakalara göre daha yüksektir.
Tiroid Kanserinin Görülme Sıklığı Nedir?

En sık karşılaşılan endokrin kanser türüdür. Görülme sıklığı giderek artmakta, çocukluktan yaşlılığa kadar her yaş gurubunda karşımıza çıkmaktadır. Tanı çoğu kez ultrasonografi ve ince iğne biyopsisi ile konulur. 
Kanserde Beslenmenin Önemi Nedir?

Ne yazık ki, elimizde kanseri önleyen sihirli bir reçete bulunmamakta. Ancak araştırmalar kansere bağlı ölümlerin üçte ikisinin sigara, hareketsizlik ve kötü beslenmeye bağlı olduğunu göstermektedir. 
Videolar
Tüm videolara buradan ulaşabilirsiniz.

Doktora Sorun
Merak ettiklerinizi Prof. Dr. Semih Görgülü'ye sorun.
Online Randevu
Randevu almak için sayfadaki formu doldurabilirsiniz.
Bize Ulaşın
İletişim bilgilerimize buradan ulaşabilirsiniz.

Prof. Dr. Semih GÖRGÜLÜ

Prof. Dr. Semih Görgülü 1962 yılında Ankara’da, bugün Kara Kuvvetleri Komutanlığı karargâhı olarak kullanılan Gülhane Asker Hastanesi’nde doğmuştur. İlk ve orta öğrenimini Ankara’da tamamladıktan sonra girdiği Kuleli Askerî Lisesi’nden 1980 yılında mezun olmuş, aynı yıl kurulan GATA Askeri Tıp Fakültesi’nde hekimliğe ilk adımlarını atmıştır.

Hizmetlerimiz


Sıkça Sorulan Sorular

  • Meme kanseri nedir? Çeşitleri nelerdir?

    Kanser bir dokudaki hücrelerin kontrolsüz biçimde çoğalması ve köken aldığı dokudaki diğer hücrelerden giderek farklılaşmasıdır. Bu farklılaşma ve çoğalma hızı ne kadar yüksekse kanser o kadar saldırgan demektir. Çoğalan ve başkalaşan bu hücreler bir kitle oluştururlar ve bir süre sonra kan, lenf ya da direk yayılma yoluyla başka dokulara da yayılırlar (metastaz).

    Meme kanseri ise meme dokusu içindeki süt bezlerinden veya sütün meme başına iletilmesini sağlayan kanalları döşeyen hücrelerden gelişen kanserdir. Meme kanseri geliştiği hücreye göre duktal veya lobüler olmak üzere başlıca iki tipe ayrılır. Duktal kanserler daha sık görülen meme kanseri tipidir. Bunun yanında geliştiği hücre dışına yayılım gösteren (invaziv) ve göstermeyen (in situ) olmak üzere farklı bir sınıflama da yapılabilir.

    Meme kanserlerinin yüzde 15-30'u yayılım göstermeyen insitu tiptir. İnsitu kanserler özellikle mamografinin yaygınlaşmaya başlamasıyla daha sık görülmeye başlamıştır. Lobüler ve duktal insitu kanser olarak iki farklı tipi vardır. Lobüler insitu kanser, meme kanseri riskini 8-10 kat arttıran bir durumdur. Duktal insitu kanser ise klinik olarak fazla bulgu vermez ve çoğu kez mamografide ufak noktasal kireçlenmeler şeklinde ortaya çıkar.
  • Dünyada görülme sıklığı nedir?

    Meme kanseri, tüm dünyada en sık rastlanan kadın kanser türüdür. Kadınlarda görülen kanserlerin %23'ünü meme kanseri oluşturmaktadır. Kansere bağlı ölümlerde ise akciğer kanseriyle birlikte ön sırada yer almaktadır. Ancak meme kanserinin görülme sıklığı coğrafi farklılıklar göstermektedir.

    ABD, Kuzey Avrupa ülkeleri ve Avustralya gibi sosyoekonomik seviyesi yüksek ülkelerde (Japonya istisna) meme kanserinin görülme sıklığı yüksek iken, Doğu ve Orta Afrika'da hemen hemen 5 kat daha azdır. Avrupa'da da hastalık kuzeyden güneye ve batıdan doğuya gidildikçe daha az görülmektedir. Meme kanserinin görülme sıklığındaki bu farklılıklar yaşam tarzına, çevresel faktörlere ve menapoz sonrası hormonal tedavinin gelişmiş ülkelerde daha sık kullanılmış olmasına bağlanmaktadır.

    Ülkemize ait sağlıklı veriler olmamakla birlikte 2001 yılında yayınlanan bir çalışmaya göre İzmir Bölgesi'nde meme kanseri sıklığı yüz binde 24,4'dür. Ancak ülkemiz için dikkat çeken bir konu meme kanseri tanısının konulma yaşıdır. Gelişmiş ülkelerde meme kanseri tanısı konulan hastaların yaklaşık yüzde 10'u 40 yaş altındayken, ülkemizde bu oran yüzde 20 civarındadır.
  • Kanserde erken tanı neden önemli?

    Kanserde erken tanı, hastalığı ortaya çıktığı dokuya sınırlıyken yani başka bir dokuya yayılmamışken yakalamaktır. Meme kanseri için ise erken tanı hastada herhangi bir şikâyet ya da kitle oluşmadan, kitle oluştuysa koltuk altındaki lenf bezlerine veya daha uzak organlara yayılmadan tespit edebilmektir. Bu aşama da kitlenin en fazla 1-2 cm boyutlarındayken yakalanması demektir.

    Erken tanı, hastalığa bağlı ölümlerin azaltılmasını sağladığı için önem taşımaktadır. Henüz bir kitle oluşmadan tanı konulan hastalarda 5 yıllık sağ kalım oranı yüzde 93, 2 cm'den küçük kitlelerde ise yüzde 88'dir. Ancak hastalığın ileri evrelerinde bu oranlar yüzde 40 seviyelerine, metastaz varlığında ise yüzde 15'e kadar düşmektedir. Erken tanı için toplumda meme kanseri farkındalığını arttırarak, risk faktörleri konusunda insanları bilinçlendirmek ve tarama programlarını yaygınlaştırmak gerekmektedir.
  • Risk faktörleri nelerdir?

    Meme kanseri, bazı özellikleri taşıyan kadınlarda daha sık ortaya çıkmaktadır. Biz bunlara risk faktörleri diyoruz. Mesela yaş ilerledikçe meme kanserinin görülme sıklığı artmaktadır. Ya da genetik yatkınlığın söz konusu olması önemlidir. Meme kanseri tanısı konulan hastaların yaklaşık yüzde 5-10'unda genetik yatkınlık vardır. Bu hastalarda BRCA 1 ve 2 genleri ile p53 gibi diğer bazı genlerde mutasyon denilen bozulmalar ortaya çıkmaktadır.

    Bu bozulmalar meme ve yumurtalık (over) kanseri gelişim riskini ciddi anlamda arttırmaktadır. Kişisel meme kanseri öyküsü de bir risk faktörüdür. Daha önce bir memesinde kanser tespit edilen hastaların diğer memesinde kanser gelişme riski, diğer kadınlara göre 3-4 kat fazladır. Göğüs bölgesine uygulanmış radyasyon öyküsünün olması da dikkat edilmesi gereken bir etkendir.

    İlk adet ve menapoz yaşı yani östrojen ve progesteron hormonlarına maruz kalma süresinin uzaması meme kanseri riskini arttırmaktadır. Doğurganlık öyküsü de önem taşır. Erken yaşta özellikle 20 yaşından önce ilk doğumunu yapmış olmak meme kanseri riskini belirgin derecede düşürmektedir. Diğer taraftan hiç doğurmamış olmak veya 30 yaşından sonra ilk doğumunu yapmak riski 2 kat arttırmaktadır. Ayrıca menapozda ortaya çıkan şikâyetler nedeniyle uygulanan hormon yerine koyma tedavisi (hormon replasman tedavisi) meme kanseri olasılığını arttırmaktadır.

    Obezite de bir risktir. Fiziksel aktivite önemli bir etkendir. Düzenli egzersiz yapan kadınlarda meme kanseri riskinin yapmayan kadınlara göre anlamlı derecede düşük olduğu çeşitli çalışmalarla gösterilmiştir. Alkol ve doğum kontrol hapı kullanımı ise meme kanseri riskini arttıran diğer faktörlerdir.
  • Meme kanseri erkeklerde de görülür mü?

    Meme kanseri esas olarak kadınları etkileyen bir hastalık olmakla birlikte, çok daha nadir olarak erkeklerde de görülebilir. Bir erkekte meme kanseri oluşma riski binde 1’dir. Yani bin erkekten birinde hayatı boyunca meme kanseri gelişir.
  • Meme kontrolleri ne zaman, hangi yöntemlerle ve ne sıklıkta yapılmalı?

    Meme kontrollerine başlamak için kabul edilmiş standart bir yaş yoktur. Ancak 20 yaşından sonra her kadının ayda bir kez kendi kendine meme muayenesi yapması, üç yılda bir de kontrol amaçlı bir hekime müracaat etmesi önerilmektedir. Kendi kendine muayene için en uygun dönem her âdetin bitiminden sonraki 3.-5. günlerdir.

    Bu muayenede şüpheli bir bulgu tespit edilmesi halinde hemen bir hekime (tercihan genel cerrahi uzmanına) müracaat edilmelidir. Meme kanserine yönelik taramalar elle muayene, mamografi ve gerekirse ultrasonografi veya manyetik rezonans (MR) gibi ek görüntüleme yöntemlerinden oluşmaktadır. Meme kanseri taramaları, ailesinde meme kanseri hikâyesi olan kadınlarda en geç 30, diğer kadınlarda 40 yaşında başlamalıdır.

    Ben hastalarıma 40-49 yaşları arasında 2 yılda bir, 50 yaşından sonra her yıl mamografi çektirmelerini öneriyorum. Mamografi cihazının dijital olması tercih sebebi. Bu şekilde hem görüntü kalitesi artmakta hem de alınan radyasyon oranı yaklaşık 1/3 oranında azalmaktadır. Ancak meme kontrolü adı altında sadece mamografi ve/veya ultrasonografi çekmek yeterli değildir. Çünkü her yöntemin kendine göre zayıf noktaları bulunmaktadır. Meme kanserlerinin yaklaşık yüzde 5-10'unda mamografi ile tanı konulamamakta, ancak elle muayene ile tümör tespit edilebilmektedir. Elle muayene en geç yılda bir yaptırılmalıdır.